Ankara Kalesi Belgeseli
Ankara Kalesi Belgeseli
Kalede fotografçı olmak
Bir disiplin içinde ilk kez fotoğraf çekmeye başladığım 1988’de; ilk çekim mekanım Ankara Kalesi idi. O zamanlar amatörlerin elinden düşmeyen Zenit 12XP ile çekime çıkmış fakat bir çok aksilikler yaşamıştım. Film sarma kolu takılmış çekimleri yarıda bırakmak zorunda kalmıştım.
Sonraki yıllarda bir çok kez Ankara Kalesine gittim.
O yıllarda Ankara’da yasayan fotoğrafçılar için Ankara Kalesi ve çevresindeki yerleşim alanları bir önemli çekiciliğe sahipti. Fotoğrafla ilgilenip te buraya gitmeyen fotoğrafçı yok denecek kadar azdır. Belki de hiç yoktur. Yalnız Ankaralı fotoğrafçılar mı? Hayır! Şehre gelen turistler ve başka şehirlerden gelen kişiler için de kale bir çekim merkezidir. Görsel malzeme gidenleri tatmin edecek kadar yeterlidir.
Ankara Kalesi benim için hep öğretici bir mekan olmuştur. Sokaklarında kendimi rahat hissettiğim yerlerdendir. Kale üzerine hazırladığım araştırma inceleme yazı dizisi 1997’de Siyah Beyaz gazetesinde dört bölüm halinde yayınlandı. Ardından kaleyi fotoğraflamaya başladım. 2000’li yıllarda başladığım çalışmalar aralıklarla 2004 yılına kadar devam etti. Tüm fotoğraflar film kullanılarak çekilmiş ve klasik kimyasal yöntemler ile yıkanmıştır.
Yaz kıs sokaklarda oynayan çocukların yanı sıra; en eskisinin 1702 de yapıldığı tespit edilen, uzun yıllar boyunca zamanın ve insanın getirdiği yıkımlara dayanarak günümüze ulasan eski Ankara evleri ilginizi çekecektir. Bir avluya ya da doğrudan bir evin odasına acılan ahşap kapılar, kapıların üzerindeki ilginç kapı tokmakları, dökülmüş duvar sıvaları ve önlerinde çiçek saksılarının dizili olduğu farklı formlardaki pencereler her an objektifinize takılabilir.
Yer yer asfaltlanmış yer yer de tas döşeli sokakları çoğu yerde bir binayla kesilir; sağdan ya da soldan bir başka sokak çıkar karşınıza. Sokaklarda dolaştıkça ilginç görüntülerin karsınıza çıkması an meselesidir. Tüm sokaklar çocukların oyun alanıdır ve en rahatlıkla onların fotoğraflarını çekeceksiniz demektir bu. Kimi bir kapı önündedir, kimi ise size bakmaktadır bir pencereden.Kimi top oynamaktadır daracık sokaklarda kimi ise okula gitmektedir.
Restore edilmiş eski yapıların, restoran ve eğlence yerlerinin albenisi yanında; yoksulluğun buram buram solunduğu bu tarihsel alan içinde bulunduğunuz anın ve geçmişin gizemli havası birbirine karışır. Bu karşıtlık ve iç içe geçmişlikten iyi fotoğraflar çıkarmak aklınız ve yetilerinizle, kameranız arasında ki kısa yola ve yoğun ilişkiye kalmıştır artık.
Ötelerden gelen bir kedi sesi belki de yeni fotoğraflara neden olacaktır ve siz alan değiştirip yeni fotoğrafların pesine koşacaksınızdır. İnsanlarla kuracağınız iletişim ve küçücük sorularına vereceğiniz samimi cevaplar işinizi kolaylaştıracak ve onların daha doğal fotoğraflarını çekmenize neden olacaktır. Bu ise; fotoğraflarınızı daha anlamlı kılacaktır.
Ali Tası sokağından devam ederek kalenin Altındağ tarafına çıkarsanız; karsınızda gecekondularla dolu tepeleri görürsünüz.Evler adeta birbirinin içine geçmiş ve bu tepeleri bir örtü gibi kaplamıştır.978 metre yüksekliğe ulasan bu yerde tüm Ankara adeta ayaklarınızın altındadır. Aşağıda, yılan kavi uzanan yol ve bent deresinde art arda dizilmiş dolmuşlar ilginç kompozisyonlar sunabilir...
Atpazarı, Samanpazarı ve Çıkrıkçılar Yokuşu da görsel malzeme acısından oldukça zengin ve görülmeye değer yerlerdir. Eski yangın yerleri şimdiki park alanı ise gün batımı fotoğrafları çekmek isteyenler için uygun bakış acıları sunabilecek yerler arasındadır...
Evlerinize dönüp film yüzeyindeki gizli görüntüleri gün ışığına çıkardığınızda; o gün orada yaşanan gerçeklik ve duyarlı kart üzerinde ki görüntülerle baş başasınızdır artık. Ya yeni bir başlangıç vardır sizin için ya da yeni bir kale gezisi planlamak kalmıştır geriye. Elinizde kameranız yine fotoğraf peşine düşecek aynı sokaklardan geçip belki aynı görüntüleri arayacaksınızdır....